Rem Koolhaas

‘‘Tüm insanlar için Her Şey.’’
Koolhaas’ın yerleşik düzen, mimarlığı farklı alanlarda uç sınırlarını zorlama gibi köklü değişiklikler yapma eğilimi ve çabası onu günümüzün en etkili ve konuşulan mimarlarından biri haline getirdi. Koolhaas diğer star mimarların aksine Zaha Hadid, Frank Gehry gibi kendine özgün bir akımın temsilcisi olarak devam etmeyip aksine, Koolhaas’ın zihninde sonsuza kadar devam edebilecek farklı fikirleri, düşünceleri korkusuzca deneyebilen ve geliştiren; fikirlerinden vazgeçmeyip bu fikirlerini daha güçlü ve yenilikçi düşüncelerle ileri taşıma yönünde kararlı adımlar atan modernist bir mimar ve bir o kadar da düşünür oldu zamanla, zihninde oluşturduğu bazı esaslar üzerinde çalışarak yeni ve farklı olanın üzerine gitme eğiliminde oldu. ‘‘Rem ile aynı zamanda yaşamış olmanın, Le Corbusier ile aynı zamanda yaşamış olmak gibi çok önemli olduğunu düşünüyorum.’’ diyor ve devam ediyor Eisenman Koolhaas için son 50 yılın ‘‘totem figürü’’ olduğunu söylerken Le Corbusier’in yirminci yüzyılın ilk yarısını dominasyonuyla karşılaştırmalar yapıyor ikili arasında. (1)
Koolhaas, Unsurlar’ın ‘‘mimarinin özünün ve mimari düşüncenin kendisinin modernizasyonuna’’ yol açacağını umduğunu söylüyor.
Modern yaşantıda değişen dokuları farklılaşan kültürü tam anlamıyla şekillenmeden oluşan, kültür çeşitliliğini, kaos ortamını en güzel şekilde değerlendirmek için bu ortamı fırsata çevirmeye çalışan bir heykeltıraş gibi elindeki malzemeyi harmanlayarak farklı sonuçlar üzerine denemeler, çalışmalar yapan bir kişi. Onu aslında sadece yaptığı eserlerle değil,mimariyi bir çok farklı disiplin ile birlikte kullanarak sosyal,ekonomik, teknolojik bazen de politik olarak ele alarak bu disiplinlerin problemlerini ortak bir platformda çözülebileceği yönünde ciddi çalışmalar yapan ve günümüz mimarlarını, bina yapmanın teknik detayını çözümlemektense toplumu şekillendirecek metaforlar oluşturmaya yönlendiren bir kişi olarak görebiliriz.
Kentsel bir düşünür olarak Koolhaas; Le Corbusier’in 1920-1930’ların modern şehir öngörüsünden ve çalışmalarından, sonra birçok mimarın yapmadığı bir araştırma ile günümüz kentlerini ele almak ve araştırma yapmak için bir çok yolculuk yaptı ve bu yolculuklardan günümüzün metropol yaşamlarını, şehirlerin master plan ölçeğindeki durumlarını, kültürlerini inceleme imkanı buldu. Umulmadık olanı koruma ilgisi onun her zaman içinde vardı. Bu yüzden kentsel ölçekte birçok çalışma ve denemeleri oldu. Özellikle metropol yaşantıları üzerinde ciddi anlamda fikirler ve denemeler üzerinde çalıştı. Ona göre değişim insanları korkuya sürüklüyormuş. ‘‘Etrafımız şehirlerin çöküşe doğru gittiğini düşünen felaket tellalları ile çevrili. Ben yeniliğe kucak açmış biriyim. Ben esas kimliği güçlendirecek sürekli değişimin yeni yollarını arıyorum. Bu inanç ve inançsızlığın ilginç bir kombinasyonu…’’ burada Koolhaas aslında öz düşüncelerini anlatmış.
Bu konularda yaptığı birçok çalışma ve eserler görmek mümkün. Kentsel düşüncelerinin ilk ürünü olarak 1990’larda Fransa’nın Lille şehrindeki eski bir sanayi kentinin planlanması üzerinde yaptığı Euralile projesi var. Bu projede Koolhaas’ın başarısı; Congrexpo adı verilen kongre merkezinde bir çok kentsel fikrini sergileyebilmiş olması. Birbiriyle rekabet halinde olan mekanlarda farklı dillerde yaklaşımlar üzerine yoğunlaşmış ama genele bakıldığında yapıda bütünlük hakim.
Koolhaas’ın esas düşündüğü şeylerden biri belki de kentin kültürüne zarar vermeden uç sınırlarını zorlayarak, yapının kişisel özgürlüğü nasıl sağlanabileceğidir. Birçok kolektif yapı ve gelişen dünya içinde kültürle beraber bu yapılar kentte kendine nasıl bir yer bulacak?
Koolhaas’ın zihninde bu kadar yer eden mega kent, metropol yaşantısındaki sıkıntıların çözümü üzerine yoğunlaşma çabası onun daha bir çocukken babası ile gittiği ve yaşadığı Endonezya’da yaşadığı zamanlarda oluşmaya başlamış. Yoksulluğun çok fazla olduğu ülkede toplumun birlikte yaşamasından sonra hiçbir şeyi yargılamadan bunlarla birlikte yaşamayı öğrenilmesi üzerindeki fikirleri oluşmuştur belki de. Metropol kargaşasının aslında, birlikte yaşamı kurgulamak için bir fırsat olarak görmesiyle örtüşüyordur.
Koolhaas’ı hiçbir şeyden çekinmeyen, sorgulayan, deneyen ve kararlı olarak ilerleyen yapısını hayatının bir çok döneminde görmek mümkün.
Mimarlık mesleğinden önce bir dönem gazeteci ve yazar olarak çalışmış, daha sonra 1960’ların sonuna doğru Londra AA’ye girmiş. Fikirlerindeki, yaptığı eserlerde ki cüretkar tavrı onun sıradan bir mimar olmayacağı yönünde izler taşıyordu. Final projesinde Londra’nın merkezine Berlin Duvarının bir benzerini inşa etme fikri modern ütopya düşüncesine bir eleştiri niteliğindeydi. Burada sosyal eşitsizliğe vurgu yapıyordu. Bireysel zevkleri karşılamak adına albenisi olan bir alan oluşturmaktı. Kent sakinleri oraya giderken kentin geri kalanı bir harabeye dönüşecekti.
1970’lerde yayınladığı ‘‘Delirious New York’’ adlı kitap ile bu eleştirel tavrını daha geniş bir kitleye duyurdu. Kitabında hezeyan haldeki New York’u ele almıştı. New York şehri parçalanmalar , şiddet, geçim derdinin olduğu bir şehir durumundaymış. Koolhaas için bu, potansiyeli olan bir kentsel çeşitlilikti. Aslında Koolhaas metropol yaşamında kimsenin hatırlamak istemediği alt kültüre ait çok çeşitlilik içinde bulunan insan faaliyetlerini inceleyerek bu konuda yazmak ve bir farkındalık uyandırmak istiyordu belki de. Koolhaas eseri için ‘‘Bu, New York’u umutsuz bir vaka olarak görenlere karşı bir tutumdu’’ diyor.
Koolhaas’ın İlgi çekici ve çarpıcı olan proje önerilerinden biri şüphesiz Hong Kong’da Kowloon kültürel bölgesi için olandı. Proje konut birimler ve kamusal alanlar içeriyordu. Koolhaas; çevre gezileri sırasında gözlemlediği göçmen konutları ve kırsal bataklıklardan etkilenerek kamusal kent parkı ve kent köyü düzenleme önerisi sundu. Farklı sosyal çevreden insanları buluşturacak bir alan oluşturma üzerindeydi. Koolhaas’ın önerisi yeni yapılacak projede Hong Kong’u çevreleyen kırsal alanlarla metropol yaşamının birlikte düşünüldüğü bir projeydi. Sürdürülebilir bir kent modeli örneği. Bu önerisi kabul görülmedi. Koolhaas’ın çalışanlarından biri şöyle diyor: ‘‘Her zaman Rem’in yaptığı projelerin ne kadar tehditkâr olduğunun farkında olduğunu sanmıyorum. Hong Kong şehrine köyler inşa etme fikri Çinliler için korkutucu çünkü bu tam da onların kaçmaya çalıştıkları şey.’’ ( 2 ) Burada Nietzsche’nin bir sözü geliyor akla ‘‘ Evrensel bir telaş var ,çünkü herkes kendisinden kaçma halinde.’’ Aslında Koolhaas’ın önerdiği , toplumların uzaklaştığı kentsel kimliğin zamanın şartlarına göre yeniden kurgulanmasıydı. Kent enkazı olarak görünen yerleri de katarak onları sosyal yaşama dahil ediyordu. ‘‘Tüm insanlar için Her Şey.’’ mottosu belki de özetliyor her şeyi.
‘’Modernizasyonun durmak bilmeyen hızı ile nasıl uzlaşabiliriz?’’ diyor Koolhaas bir kitabında ve devam ediyor: ‘‘Eskiden mevsimlerin boyunduruğu altında olan dünya şimdi genetik deneylerin, mevsimsel göçlerin ve endüstriyel nostaljinin zehirli bir karışımı.’’ Bu durum onun için bir fırsat mı yoksa hezeyanlaymış bir kabus mu ? Bunu söylemek oldukça güç. ‘’Bu benim hayat hikayemi oluşturuyor’’ diyor ve devam ediyor ‘‘Akıntıya karşı gelmek mi onunla birlikte ilerlemek mi? Bazen onunla birlikte ilerlemek azımsanıyor. Mutlak gerçeklerin kabulü, idealizmi imkansız kılmaz, mutlak ilerlemeye öncülük eder.’’ (3)
Büyük ofisler son zamanlarda kapitalizmin geç tüketim toplumunun ihtiyaçlarına cevap veren mimarlık ofislerine dönüşmeye başladılar. Koolhaas bu durumun mimariyi bir yere götürmeyeceğini anlayarak temellere, esaslara geri dönmek istiyor olabilir. Aslında geçmişe baktığımızda mimarlık; kendini yenilemek için temellere, geçmişe bakmış ve tekrar yenileme dönemi geçirmiş. Bunu dünya mimarlığında birçok zaman diliminde görmek mümkün.
Günümüzde kendimizi çok tekrarlıyoruz, oysa işin özü şunlardı şeklinde bir düşünce tarzına sahip olabilir. Bu kadar çok çeşitlilik içinde mimarlık esaslarını, mimarlık özünü yeniden sorguluyor olabilir. Aslında onun zihninden tam anlamıyla nelerin geçtiğini anlamak ciddi anlamda güç bir durum.
Koolhaas genel mimarlık kimliğinin dışında yerellik üzerinden üretelim demek istiyor. Günümüzde modernitenin esas aldığı şeyin insan değil de endüstrinin olduğunu mimarın, ihtiyaca binaen yapı tasarladığını fark etti ki bir şeyler bulmak, bir şeyleri değiştirme düşüncelerine kendini vermeye başladı. İnsanların talepleri üzerinden oluşturulan ‘‘yaşam tarzlarının’’ yeni mimarlığı kıldığını söylüyor. Aslında yaptığı büyük ölçekteki yapılarda kendi düşünce özünü kaybettiği fark ediliyor. Koolhaas şu an toplumun bulunduğu durumu belki tam fark edemeden , tam tersi yönde başka bir ideale doğru yönlendirmeye çalışıyor.
Rem Koolhaas belli bir kesime göre modernist bir fikir adamı olarak kabul görülüyor. Modernizmi sorguluyor ama onun arkasındaki sosyal yapıyı tamamen göz ardı ediyor. Günümüz toplum yapısı bir anda her şeyini değiştirebilecek düzlemde değil. Belki de toplum bireyselleştiği için köksüzleştik ve kimliğimiz parçalanmaya başladı.
Koolhaas bu tartışmaları gelecekte mimarların ve mimarinin üstlenmesi gereken bir üst kimlik olarak ortaya atmış olabilir. Kıyaslama ortamı oluşturarak, bir takım yeni kurallar, belli prensipler ortaya koyuyor ve nasıl yaşanılacağını meşrulaştırma zemini oluşturmaya çalışarak tariflemeye girişiyor olabilir. Koolhaas’ın düşüncelerinde oluşturduğu ütopyalar gerçek yaşamda düşündüğümüzde distopyaları da beraberinde getiriyor. Ütopyalar da distopyasız olmuyor. Koolhaas ‘‘Ulusal kimlik görünen o ki moderniteye kurban edilmiştir.’’ diyor. Koolhaas bir noktada belki eksik kalıyor ki o da genel bir modernite oluşturmak yerine, kültüre, kimliğe göre, kendi modernizmimizi nasıl ortaya çıkaracağımız yönünde odaklanmıyor olması.
Türkiye özeline baktığımızda da durum çok iç açıcı değil aslında. Kendi milli mimarlığımızda gidip gelmişiz. Yaklaşık 40 yıl gibi bir sürede (1920-1960) farklı milli akımlarımız oluşmuş.(Birinci milli ,ikinci milli akım…). İnsanlar yapıları tecrübe ettikçe farklı yönelimlere doğru yapı yapılmaya başlanıyor ama günümüzde kimliğini kaybetmiş yapıların çokluğuyla çevrelenmiş durumdayız.

Haliç Üniversitesi Rem Koolhaas Buluşması (2018). Resim © Mimarlar Ne Der +?
Kaynaklar :
(1) : Eisenman, Peter, 2014. (DeZeen Magazine)
URL-2 : https://www.dezeen.com/2014/06/09/rem-koolhaas-at-the-end-of-career-says-peter-eisenman/ (Erişim Tarihi: 06.03.2018)
(2) : Ouroussoff, Nicolai, 2012. (Smithsonian Magazine )
(3) : Ouroussoff, Nicolai, 2012. (Smithsonian Magazine )
URL-1 : https://www.smithsonianmag.com/arts-culture/why-is-rem-koolhaas-the-worlds-most-controversial-architect-18254921/ (Erişim Tarihi: 06.03.2018)
Buluşmaya Referans Olacak Kaynaklar :
http://oma.eu
http://www.arkitera.com/haber/9799/dunyanin-en-tartismali-mimari-rem-koolhaas
https://www.archdaily.com/tag/rem-koolhaas
https://xxi.com.tr/i/koolhaasin-esaslari-5
https://www.youtube.com/watch?v=Zv9CEO7pApg
https://www.youtube.com/watch?v=H7qFd3Vcp54
https://www.homify.com.tr/yeni_fikirler/11239/bir-star-mimar-rem-koolhaas-kimdir
http://www.yapi.com.tr/haberler/60-yilin-en-etkin-mimari-rem-koolhaas_49812.html
https://www.mimarlarneder.com/single-post/2017/12/02/Rem-Koolhaas
http://www.sanatatak.com/view/rem-koolhaasin-ve-mimarligin-sonu-mu
Katılımcılar
Merve Öktem
Ayşenur Meriç
Yasemin Kıldacı
Seray Bozkurt
Yarennur Babayavrusu
Yaren Kamit
Sevilay Korhan
Zeynep Yüksel
Mervenur Yıldır
Elif Aydan
Büşra Avcı
Mesut Kaptanoğlu
Halil İbrahim Elkatmış