COBE
Yapıların Sosyal Boyutu ve Toplumla İlişkisi
Mimarlık nedir? sorusunu en genel çerçevede cevapladığımızda, insanların yaşamasını kolaylaştırmak ve farklı durumlara-sorunlara göre mekan ihtiyacını karşılamak için gerekli alanları oluşturarak bunların işlevsel gereksinmelerini teknik ve ekonomik olanaklarla bağdaştırıp estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatı ve bilimidir, diyebiliriz. Günümüzde bu tanıma uyarak projeler üreten ofisler azalsa da; bize bu tanımı tekrar hatırlatan ekipler hala çalışmalarına devam etmekte. Bunlardan biri de son dönemde birçok başarılı işe imza atan Danimarkalı mimarlık ofisi COBE!

Ofisin kurucusu ve yaratıcı direktörü Dan Stubbergaard, mimarinin belirli bir üslup ya da biçimsel bir mesele olmadığını ve bunların aksine bulunduğu yerel çevreye, sosyal hayata, kullanıcılarına uyum sağlaması ve toplumsal bir meseleye çözüm üretmesi gerektiğini söylüyor. İyi mimarlığın sosyal etkisinin çok olduğuna inanan ekip yapılarında sadece fiziksel bir çevre değil, aynı zamanda sosyal bir bağlam da tasarlayarak yapılarının insanları kucaklaması gerektiğine inanıyor.
Binalardan, kamusal alanlara ve büyük ölçekli kentsel planlamaya kadar geniş yelpazede çalışan COBE ofisi 2005’te kurulan bir ofis olmasına rağmen bugüne kadar pek çok ödül kazanan sosyal bilinçli ve yenilikçi mimarlar topluluğudur.
Şu an ünlü olan yapılmış ve yapılmakta olan mega yapılar ve meydanlar, tasarım ve malzeme açından önemli özelliklere sahip olsalar da toplumdan ve kullanıcılardan uzak kaldıkça bu özelliklerini kaybederler ve değersizleşirler. Bu noktada sürdürülebilir ve kalıcı bir mimari oluşturmak için kullanıcılar ve kullanıcıların talepleri tasarımın bütün sürecine dahil edilmelidir. Kent nüfuslarının artmasıyla mimarlıkta demokratikleşme kavramı gündeme gelmekte ve bu aşamada mimarlara ve şehir plancılarına daha fazla iş düşmektedir. Dan Stubbergaard ve ofisi bu bağlamda mimarlığın enerjiyi yeniden canlandırabileceğine ve sorunlu bir konut alanını değiştirerek sosyal olarak kullanıcıya daha fazla imkan sunan kentler yaratabileceğine inanıyor. Eski liman şehir olan Kopenhag’da tasarladıkları yapılarla hem şehrin dokusunu korumuşlar hem de yenilikçi fikirleriyle şehri değiştirmişlerdir.

The Silo, Resim © COBE
Liman hattında bulunan eski bir tahıl deposunu, oranın ruhunu bozmadan ve silonun kendi yekpare beton yapısına sahip çıkarak yenilemişler ve farklı kullanıcılara farklı boyutlarda deneyimler sağlayarak bir konut birimine dönüştürmüşlerdir. Bu eski tahıl deposu mekânsal çeşitlilik açısından çok zengindir, bazı katlar çift katlı olup kat yükseklikleri 3-7 metre arasında, planlar da 106m2—401m2 arasında değişmektedir. İç mekanda da betonun sadeliğini kullanıp buranın eski tarihini kullanıcıya iletmeye çalışmışlardır. Yekpare betonda cephede açılan yarıklarla içeride ışık oyunları da tasarlamışlardır. Bu süreçte kamusal alanları unutmayarak yapının giriş ve en üst katını kamusal alan olarak tasarlamışlardır.

Krøyers Plads, Resim © COBE
Bununla birlikte yine liman hattında bulunan 3 sıra blok halindeki Krøyers Plads projelerinde de limanın dokusunu bozmamak için yaptıkların konutları orijinal depo boyutlarına sağdık kalarak tasarlamışlar ve gösterişli büyük gökdelenler yapmak yerine Kopenhag’ın geçmişine uygun ve yerel bütünlüğü bozmayan bir proje üretmişlerdir. Burada da kullanıcıların denizle olan bağlantılarını düşünerek konutların etrafına kamusal alan tasarımı yapmaları bu konudaki hassasiyetlerini gösteriyor. Cobe ofisinin en önemli özelliği bu mütevazi yapıları ve halk için mimarlık yapmalarıdır. Bunlara ek olarak Kroyer Plads projelerinde ayrı bir çatı fikrinden tamamen uzaklaşarak kırık duvarlarla mekânın bütünlüğünü sağlamışlardır.

Our Urban Living Room, Resim © COBE
Our Urban Living Room projeleriyle kuruluşlarının 10. Yılında bu zamana kadar neler yaptıklarını ne düşündüklerini ve mimariye ne gözle baktıklarını anlatmak için bir sergi-kitap tasarlamışlardır. Bunu sergilemek için de gene kendi vizyonlarına uygun bir tasarım yaparak hem bir kamusal alan / kütüphane hem de bir sergi oluşturmuşlardır.
Mimariye yaklaşımlarının kapsayıcı olduğunu söyleyen Cobe ekibine göre mimarlık bir diyalog sürecidir ve belirli bir üslup ve tarza bağlı kalmadan, tasarımın her aşamasında kullanıcıları da bu sürece dahil ederek projelerinin daha çok kişiye ulaşmasını sağladıkları toplumsal mekanlar yaratıyorlar. Şimdiki kullanıcılarda birlikte gelecekteki kullanıcılar için de kayda değer bir değer yaratmayı önemsiyorlar.

İstanbul Teknik Üniversitesi COBE Buluşması (2018). Resim © Mimarlar Ne Der +?
Buluşmadan önce katılımcılara sunulan kaynaklar:
Video;
https://www.youtube.com/watch?v=4iTSm9amZ00
https://vimeo.com/131788032
https://www.youtube.com/watch?v=Fng88BHunRI
https://vimeo.com/240655891
Hakkında;
http://www.cobe.dk/about
https://thelink.berlin/2016/11/dan-stubbergaard-cobe-copenhagen-vanessa-miriam-carlow-cobe-berlin-gmbh/
http://www.ekoyapidergisi.org/3409-dan-stubbergaard-iyi-bir-sehir-oturma-odanizin-uzantisidir.html
Yapıları;
http://www.cobe.dk/project/the-silo-0#slideshow
https://www.archdaily.com/874698/the-silo-cobe
http://www.cobe.dk/project/kroyers-plads-0#0
https://www.archdaily.com/803510/kroyer-square-vilhelm-lauritzen-architects-plus-cobe
http://www.cobe.dk/project/frederiksvej-kindergarten#frederiksvej-kindergarten
https://www.archdaily.com/781669/frederiksvej-kindergarten-cobe
http://www.cobe.dk/project/israels-plads-01
https://www.archdaily.com/781976/cobe-chosen-to-develop-christiansholm-island-in-copenhagen
Katılımcılar :
Hüseyin Çelik
Zeynep Bayraktar
Beyzanur Gürel
Büşra Avcı
Halil İbrahim Elkatmış
Berine Cinas
Şule Karabıyıklıoğlu
Hatice Koç
Esra Öner
Burcu Meral