Daniel Libeskind

“Mimarlık iletişim sanatıdır”
-Daniel Libeskind
[endif]--Yaşanmışlıklarımıza her daim tanıklık eden mimarlığın hayatımızı şekillendirici rolü yadsınamaz. Mimarların ise tasarladıkları yapılarda, yaşantılarının izleri olduğu bir gerçektir. Bu minvalde bakıldığı takdirde mimarların, yaşadıklarıyla kısmen de olsa toplumu şekillendirdiği söylenebilir. Winston Churchill’in "Biz binaları biçimlendiriyoruz, sonra onlar bizi biçimlendiriyor” sözü ise yapılan tasarımların kullanıcılar üzerindeki etkisini desteklemektedir. Mimarlığı bir meta olarak görmeyip tasarladığımız yapıları Goethe’nin “mimari dondurulmuş müziktir” sözünden ilham alarak tasarlarsak, ancak o zaman bu etkiden söz edebiliriz.
Yapıların geçmişe ait izler taşırken aynı zamanda geleceğe de referanslar verdiğini savunan, 1946 yılında Polonya’da doğan Yahudi asıllı Amerikan mimar ve tasarımcı olan Daniel Libeskind aslında bu tezin bariz örneğidir. Zira Libeskind‘in uluslararası alanda ismini duyurduğu Berlin Yahudi Müzesi, Libeskind‘in 2. Dünya Savaşı’ndan dolayı yaşadığı duyguların tam olarak tezahürüdür. Lakin Libeskind‘in bu başarısını sadece geçmişte yaşadığı duygulara bağlamak elbette doğru olmaz. “Mimarlık edebiyatsız, dilsiz, müziksiz var olamaz.” diyen Libeskind, yapıları tasarlarken yapıların kullanıcılar ile iletişim kurmasını sağlamaya çalışarak, kullanıcıların duygularını harekete geçirmeyi amaçlamaktadır. Bu konuda 20 yıllık pratik mimarlığa atılmadan önceki çalışmaları ve kendisinin Yahudi soykırımından dolayı yaşadığı duygular birleşince Berlin Yahudi Müzesi gibi adeta sizi tarihin içine çekip sizle konuşan bir yapının ortaya çıktığı ancak söylenebilir. ![endif]--![endif]--

Berlin Yahudi Müzesi © Arkitera
Mimari bir projeyi tasarlarken ihtiyacımız olan “ilham nasıl gelir?” sorusu da aslında tasarımımızı şekillendiren unsurları bize gösterecektir. Bir projeye başlamadan önce projeye dair sahip olduğumuz bilgi birikimi ne kadar fazla ise projenin fikirsel olarak biçimlenmesi için ilhamın o kadar kolay geldiğini söyleyebiliriz. Libeskind‘in Berlin Yahudi Müzesi’ne bu açıdan baktığımızda, Yahudilerin yaşadıklarını anlatacak bir müzenin, Yahudi tarihini bilen, Yahudilerin yaşadıkları zorluklara yakından şahit olan ve onların acısını anlayan biri tarafından yapılmasının istenilen sonucu en iyi şekilde vermesini sağladığı görülür. Bu yüzden Daniel Libeskind‘in 1988 yılında Berlin Hükümetinin düzenlediği yarışmayı kazandığını ve Almanya'daki Yahudiler‘in geçmişten günümüze yaşadıkları sosyal, politik ve kültürel tarihin kadar yaşatan bir eser ortaya koyarak pratik mimarlığa başlangıç yaptığını söyleyebiliriz.

Berlin Yahudi Müzesi © Ayşe ÖZEK
Berlin Yahudi Müzesi’nde Libeskind‘in yaşattığı bu duyguları anlamak adına müzeyi incelediğimizde; müzenin sadece sanat objelerinin sergilendiği bir kutu olarak ele alınmadığını aksine yaşanan dramatik kurguyu bir hikâye gibi anlatmaya çalıştığını görürüz. Bu yüzden müzenin içerisinde sergilenen herhangi bir obje yoktur. Formlar ile yaratılan farklı mekânsal kurgular, ışık-gölge oyunlarının yarattığı hisler ile tarihte Yahudilerin yaşadığı psikolojik çöküntüleri; yokluk, boşluk ve görünmezlik gibi duyguları ziyaretçilerin hissederek tekrar zihinlerinde canlandırılmasının hedeflendiğini görürüz.

Berlin Yahudi Müzesi © tomatoesfromcanada.blogspot

Yapıya giriş, eski Barok yapının altından sağlanan karmaşık pasajlarladır, bu da Yahudilerin köşeye sıkışmışlık, yönsüzlük duygularını simgeler. Mimar yapıdaki pencerelerin kırıklığı, sürgün bahçesi, yapıda kapı olmaması, cephedeki dar açıklıkla ışık alan karanlık alanlar ile Yahudi soykırımını yaşayan insanların psikolojilerini çok net bir şekilde yansıtmıştır.
49 tane sütundan oluşan sürgün bahçesi, eğimli ve hareket eden yapısıyla ziyaretçilerin gezerken kaybolmalarına sebep olur, bu tasarım ise ziyaretçilerin Yahudilerin 2. Dünya savaşı sonrası kaybolmuşluklarını yaşayarak anlamalarını sağlıyor.
Resim, Berlin Yahudi Müzesi sürgün bahçesi © Ayşe Seyyide

3 santimetre kalınlığındaki çelik kafatasları üzerinde yürüdüğü düşüncesi, omurgada bir ürperti oluşturuyor ve Yahudilerin yaşadığı o korkuyu birebir hissettiriyor.
Resim, Berlin Yahudi Müzesi © tomatoesfromcanada.blogspot
Libeskind’in Berlin Yahudi müzesi haricinde de yaşanmışlıkları geleceğe taşımayı hedefleyen birçok müze projesi vardır. Bunlardan bazıları: Royal Ontarıo Museum, Bundeswehr Military History Museum…

Royal Ontarıo Museum © arch2o Bundeswehr Military History Museum © Nick Hufton
Sonuç olarak yapıların tasarımına her ne kadar çevresel etmenler etki etse de mimarın kendi geçmişi ve konu hakkındaki bilgi birikimi tasarımın ayrıcalık kazanmasına ya da kazanamamasına etki ettiğini söyleyebiliriz. Yapılardaki tasarımların ise bizlerin duygularını şekillendirdiğini Daniel Libeskind’in Berlin Yahudi Müzesi’nde görmüş olduk. Zaten bugün binaların ve şehirlerin genel sağlığımızı ve ruh halimizi etkilediğini, beynimizin hipokampal bölgesindeki özel hücrelerin, yaşadığımız yerin geometrik ve alan düzenlemelerine uyum sağladığını biliyoruz. Bu sebeple Daniel Libeskind cesaretli geometrik yapıları ile şimdinin geçmişten bağımsız olarak süregelemeyeceği göstermiş ve yarattığı mimari içinde düşündürerek ve sorgulayarak ilerlemeye çalıştığı tarzıyla diğer mimarlar arasından ayrılmıştır. Kendi tarzını yaratmıştır. Mimarideki sınır ve kuralları tekrardan düşünmemizi sağlamış; yaşanmışlıklarla dolu bir belleğin kuralsız, özgün, sorgulatıcı geleceğine ışık tutmuştur.

Trakya Topluluğu Daniel Libeskind Buluşması (2018). Resim © Mimarlar Ne Der +?
Buluşmadan önce katılımcılara sunulan kaynaklar:
https://www.ted.com/talks/daniel_libeskind_s_17_words_of_architectural_inspiration?language=tr#t-987898
http://www.arkitera.com/haber/16851/zaha-ile-libeskindin-milanodaki-citylifei-ve-marka-mimarliginin-bayagiligi
http://www.arkitera.com/haber/24946/daniel-libeskindin-son-tasarimi-tepki-cekiyor
http://www.arkitera.com/haber/26773/daniel-libeskinddan-irakta-kurt-kulturu-muzesi
https://www.designboom.com/architecture/daniel-libeskind-occitanie-tower-toulouse-thiers-railway-station-nice-france-03-21-2017/
http://www.bbc.com/turkce/vert-fut-40303350
http://jfa.arch.metu.edu.tr/archive/0258-5316/2009/cilt26/sayi_1/49-70.pdf
Katılımcılar:
Ceylin Hastürk
Berna Dere
Semih Çömlek
Yusuf Mavuş
Mine Batal
Diler Zeynep Esenkal
Hanna Vesniv
İbrahim Ergin
Gülendam Ulusoy
Kaan Ülker
Öyküm Su Özduran
Gülcan Arıcı
Esra Güner
Mursel Kalamishi
Muhammed Karpuzi