Peter Zumthor

‘Sadece kısa bir süre için kır manzarasının içerisine dalan turistler, filozofların orada arayıp bulduğu yaşamsal izleri göremezler.’
M.Heidegger
Deneyim ve anıların dolaysız tanıklığını matematiksel ve istatiksel verilere tercih eden Zumthor mimarlığını, Heidegger ve onun öncesinde Husserl felsefesinden ayrı düşünmek olanaksızdır. 1922’de dağ evine çekilen M.Heidegger ve 1985’de İsviçre’nin gözlerden uzak Haldenstein kasabasında ofisini kuran P.Zumthor, farklı zamanlarda, farklı temas araçlarıyla dünyaya aynı şeyi fısıldar. Deneyim…
Her şey basit, duyusal, asli ve doğal (elementel) olmak zorundadır. Heidegger’in mistik alana duyduğu ilgiyi paylaşan mimar, yaşanan anlara mitolojik özellikler atfeder. Mimarlığı binanın olmak istediği şeyi olmasına izin veren bir tasarım geliştirmekten, fiziksel dokuyu gerçek ve hayali deneyimler etrafında biçimlendirmekten yanadır. Ona kalırsa kurallara dayalı yöntemler mimar-tasarım-bina arasındaki içgüdüsel ilişkiyi zedeler.
Aynı zaman diliminde, farklı coğrafyalara, farklı programları bambaşka yaklaşımlarla tasarlayan ve inşa eden Zumthor, tasarımın yoğunlaşma ve ‘yer’ ile kurulan ilişki ile ilgili olduğunu, her yeni tasarımda her içeriğin sıfırdan alınması, özümsenmesi ve içselleştirilmesi gerektiğini bizlere tekrar kanıtlar. Tasarımın asla net girdileri yoktur ve ‘bana nasıl tasarladığımı sormayın, ben de bilmiyorum’ dedikten sonra fenomonolojik yaklaşımını şu sözlerle anlatır;
‘Algıladığımız nesnelerin bize verecek mesajı yoktur, basitçe oradadırlar. [...] İşaret ve sembollerin ötesine geçerler, açık ve boşturlar. Sanki bilincimizi üzerinde odaklayamayacağımız bir şeye bakıyor gibiyizdir. Burada, bu algısal boşlukta bir anı belirebilir, zamanın derinliklerinden çıkıp gelen bir anı. Şimdi, nesneye dair gözlemimiz, bütünlüğü içinde dünyanın öngörülmesini kucaklar çünkü anlaşılmayacak hiçbir şey yoktur.’ (Mimarlığı Düşünmek- Zumthor s.17)
Fenomonolojik yaklaşımında tin’e madde üzerinden varmayı benimser. Maddeyle kurduğu yakın ilişkide Zumthor’un çocukluğunda babasının yanında marangoz, sonrasında endüstriyel tasarımcı ve en son mimar kimliğine ulaşmasının çok etkisi vardır. Tasarımın en küçük biriminden başlayan bu mimarlık serüveninde bu gün gelinen nokta mimarın tasarıma dair ilk eskizleri ve nihai ürünün plan,kesit ve görünüşleri çakıştırıldığında hemen hemen hiç bir farkın bulunmamasıdır. Oysa bunu bilinçli bir şekilde değil de sözgelimi ‘el yordamı’ ile yapması onun ustalığının tasarımlarına yansımasıdır.
İsviçre’nin Haldenstein kasabasından, sakinliği, dinginliği, hiçbir moda ve akıma aldırış etmeden yalnızca yer ve tin ile kurduğu ilişkisi ile deneyim ve anıların dolaysız tanıklığını tüm dünyaya fısıldayan mimar, 21. yüzyılda bambaşka bir mimarlığın kapılarını bizlere kusursuzca aralar..

Çukurova Üniversitesi Peter Zumthor Buluşması (2018). Mimarlar Ne Der +?
Katılımcılara buluşmadan önce sunulan kaynaklar:
Kitaplar:
Mimarın Soluğu – İhsan Bilgin
Mimarlar için Heidegger – Adam Sharr
Makaleler:
Yapılar:
Katılımcılar:
Asena Hatice Yıldırım
Aybüke Ergü
Çetin Aydın
Ekin Akın
Gözde Tombul
Mahsum Akay
Rukiye Tüter
Ahmet Kaplan
Sinem Şimşek
Zeynep Deniz